Şimdi sizinle paylaşacağım yazıyı
tumblr sitesinde dolanırken buldum. Yazı Gurdjieff’in öğretileri üzerine
yazılmış bir makale. Çevirdim ve paylaşıyorum. Araya yorumlarımı da katacağım.
Bu
arada Gurdjieff, hayata bakışımı biçimlendiren ve usta bellediğim insanlardan
birisidir.
“Gurdjieff, kesiflikten sübtilliğe kadar
olan aralıkta üç farklı çeşit besinin insan tarafından tüketildiğini öğretir. En
kesif biçim yiyecek ve içeceklerdir ve ağızdan alınırlar. Besinin daha sübtil
bir biçimi ise havadır ve burundan alınır. En sübtil besin biçimi de duyumsal
izlenimlerdir ve insanın duyuları vasıtasıyla alınırlar. Her durumda, organizma
aldığı besini, kullanacağı ya da kullanamayacağı parçalarına ayırmak, kullanabileceği
kısımları enerjiye dönüştürmek ve kullanılamayanı dışarı atmak suretiyle
sindirmelidir.”
Duyusal
izlenimler kişinin yaşadığı her şeyden algılanır. Uykuda bile aktiftirler. Bu izlenimlerin düzenli
olarak gözlemlenmesine eğitim denir. Eskiden hocalar öğrencilerini seçerlermiş, çünkü
verdikleri eğitimin hangi insanda maya tutacağını anlamak ve boşa enerji
harcamak istemezlermiş. Şimdi bakıyorum da elli kişiye bir kişi eğitim vermeye
çalışıyor… Yazık.
“Her durumda,
eğer bu süreç bir şekilde engellenirse, organizma hastalanacaktır. Basit
hastalık biçimlerine örnek verecek olursak: kabızlık, ishal, emilim bozukluğu
(malabsorbtion) ya da zehirlenme. Modern dünyayı incelememize bu anlayışı
uygular isek bu üç çeşit besinin günümüzde kirlenmiş olduklarını görebiliriz. Su
kaynaklarımız gittikçe az bulunur ve kirli hale gelmişlerdir. Yiyeceklerimiz kimyasallarla
ve koruyucu maddelerle artan oranlarda kirletilmektedir ve yiyeceklerin sübtil özellikleri
hakkındaki geleneksel bilgelik, sadece modern insanlığın genelinde değil,
modern doktorlarda da kaybolmuştur ve hatta bu doktorların çoğu, beslenmeyle
ilgili basit bilgilere karşı bile saldırganca bir biçimde cahillik
sergilemektedirler. Benzer biçimde havamız da fabrikalar, otomobiller ve diğer
endüstriyel yan ürünler tarafından kirletilmektedir.
Dünya, su ve havanın kirliliği hakkında birçok şey yazılıp çizilirken, çoğunlukla kullanışsız bilgilerle ve uyarıcılarla bombardıman altında tutulan uzayın –aklımızın uzayı- kirliliğine yeterince dikkat edilmemektedir. İki yüzyıl önce ne televizyon, ne bilgisayarlar, ne radyo ve ne de elektriğin olmadığını ve tüm atalarımızın, beslendiğimiz duyumsal izlenimlerin kalitesini düşüren fakat miktarını arttıran bu son teknolojik gelişmelere kadar yaşadıklarını dikkate alınız. Birçoğu abur cuburdan öte olmayan çok fazla görüntü, sesler, kokular, yazılar ve tatlar…”
Ne kadar çok
psikolojik rahatsızlık var ve her bir davranışa (bozuk olsun olmasın, ayrıca
kime göre neye göre bozuk… Canımı sıkmayın) bir isim takıp tedavi etmeye
çalışmayı da pek bir seviyoruz.
“Fikirleri ve kavramları işleyen aklımızın becerisini
de hesaba katmalı ve gerçek bilgi ve bilgeliği arama yolunda güçlükle yürümemize
sebep olan çöplüğün tüm iğrençliğini dikkate almalıyız. Diğer taraftan, geleneğin
önceden gizli olan tüm öğretileri artık internette, kitapçılarda ve
kütüphanelerde herkesin erişebileceği biçimde sunulmaktadır. Diğer taraftan, bu
öğretiler, tümü eşit doğruluğu talep eden propagandalar, hatalar, dikkat dağıtıcılar
ve düpedüz yalanlarla sarılmışlardır. Böylece, arayıcı kimse altını pisliğin ve
tozun arasında değil, aldatıcı biçimde parlayan sayısız demir piriti parçası (aptal
altını) arasında arayacaktır.
Modernlik tarafından getirilen bu radikal
değişimlerden dolayı insan varlıkları, sindirim rahatsızlıkları salgınından acı
çekmedirler. En kesif seviyede, obeziteden, ülserden, IBS’den (hassas bağırsak
sendromu) ve diğer hastalıkların müsibetinden acı çekiyoruz. Daha sübtil
seviyede ise, astım, amfizem ve akciğer kanseri bulunmaktadır. Ve daha da
sübtil seviyede, ince ve daha yüksek varoluş yönleriyle düşünmek şöyle
dursun sıradan şeyler hakkında bile artık daha fazla açıkça düşünemeyen, duyusal
verilerin anlamsız ısırıklarıyla uyuşturulmuş, yarı ölü, kafası karışık,
bilinçsiz bir kitle vardır. Ve Nietzsche’nin belirttiği gibi, “Artık daha fazla
tesir edilemez fakat tepki gösterilebilir, çünkü gerçek eylemin yaratıldığı
derin merkez ile temas kaybolmuştur.”
Niçe abimin
lafını kendim tercüme ettim ama pek memnun değilim ifadeden. Daha iyi tercüme edilmişini bilen varsa lütfen bizi aydınlatsın.
“Bu üzüntü verici durumlarla savaşmaya
başlamak, “modern dünyaya isyan etmek” için, kişi tüm üç seviye kişinin aldığı
besinleri düzenlemeye başlayabilir ve dolayısı ile kişi, neyin besleyici, neyin
zararlı ve sindirilemez olduğu arasında ayrım yapabilmeyi öğrenerek sindirim
yeteneğini güçlendirecektir. Kişi,
yiyeceklerine ve suyuna, havasına ve bilgilerine ve hislerine gereken dikkati
verebilir.”
İnsanlara ve kendime bu konularda yardımcı olmak istiyorum.
Evet evet çok doğru.Niçe'yi ailecek çok severiz.Çok seviniyorum oğlum da yengeç olacak,belki birazcık ağzı bozuk ama bir o kadar akıllı.Yaşasın yengeç erkeği ve bitmek tükenmek bilmeyen paradoksları.
YanıtlaSil)) paradoks bilmiyoruz.
Sil