13 Ocak 2012 Cuma

Modernlik ve Hazımsızlık


Şimdi sizinle paylaşacağım yazıyı tumblr sitesinde dolanırken buldum. Yazı Gurdjieff’in öğretileri üzerine yazılmış bir makale. Çevirdim ve paylaşıyorum. Araya yorumlarımı da katacağım.

            Bu arada Gurdjieff, hayata bakışımı biçimlendiren ve usta bellediğim insanlardan birisidir.

“Gurdjieff, kesiflikten sübtilliğe kadar olan aralıkta üç farklı çeşit besinin insan tarafından tüketildiğini öğretir. En kesif biçim yiyecek ve içeceklerdir ve ağızdan alınırlar. Besinin daha sübtil bir biçimi ise havadır ve burundan alınır. En sübtil besin biçimi de duyumsal izlenimlerdir ve insanın duyuları vasıtasıyla alınırlar. Her durumda, organizma aldığı besini, kullanacağı ya da kullanamayacağı parçalarına ayırmak, kullanabileceği kısımları enerjiye dönüştürmek ve kullanılamayanı dışarı atmak suretiyle sindirmelidir.”

Duyusal izlenimler kişinin yaşadığı her şeyden algılanır. Uykuda bile aktiftirler. Bu izlenimlerin düzenli olarak gözlemlenmesine eğitim denir. Eskiden hocalar öğrencilerini seçerlermiş, çünkü verdikleri eğitimin hangi insanda maya tutacağını anlamak ve boşa enerji harcamak istemezlermiş. Şimdi bakıyorum da elli kişiye bir kişi eğitim vermeye çalışıyor… Yazık.

 “Her durumda, eğer bu süreç bir şekilde engellenirse, organizma hastalanacaktır. Basit hastalık biçimlerine örnek verecek olursak: kabızlık, ishal, emilim bozukluğu (malabsorbtion) ya da zehirlenme. Modern dünyayı incelememize bu anlayışı uygular isek bu üç çeşit besinin günümüzde kirlenmiş olduklarını görebiliriz. Su kaynaklarımız gittikçe az bulunur ve kirli hale gelmişlerdir. Yiyeceklerimiz kimyasallarla ve koruyucu maddelerle artan oranlarda kirletilmektedir ve yiyeceklerin sübtil özellikleri hakkındaki geleneksel bilgelik, sadece modern insanlığın genelinde değil, modern doktorlarda da kaybolmuştur ve hatta bu doktorların çoğu, beslenmeyle ilgili basit bilgilere karşı bile saldırganca bir biçimde cahillik sergilemektedirler. Benzer biçimde havamız da fabrikalar, otomobiller ve diğer endüstriyel yan ürünler tarafından kirletilmektedir.

            Dünya, su ve havanın kirliliği hakkında birçok şey yazılıp çizilirken, çoğunlukla kullanışsız bilgilerle ve uyarıcılarla bombardıman altında tutulan uzayın –aklımızın uzayı-  kirliliğine yeterince dikkat edilmemektedir. İki yüzyıl önce ne televizyon, ne bilgisayarlar, ne radyo ve ne de elektriğin olmadığını ve tüm atalarımızın, beslendiğimiz duyumsal izlenimlerin kalitesini düşüren fakat miktarını arttıran bu son teknolojik gelişmelere kadar yaşadıklarını dikkate alınız. Birçoğu abur cuburdan öte olmayan çok fazla görüntü, sesler, kokular, yazılar ve tatlar…”

            Ne kadar çok psikolojik rahatsızlık var ve her bir davranışa (bozuk olsun olmasın, ayrıca kime göre neye göre bozuk… Canımı sıkmayın) bir isim takıp tedavi etmeye çalışmayı da pek bir seviyoruz.

“Fikirleri ve kavramları işleyen aklımızın becerisini de hesaba katmalı ve gerçek bilgi ve bilgeliği arama yolunda güçlükle yürümemize sebep olan çöplüğün tüm iğrençliğini dikkate almalıyız. Diğer taraftan, geleneğin önceden gizli olan tüm öğretileri artık internette, kitapçılarda ve kütüphanelerde herkesin erişebileceği biçimde sunulmaktadır. Diğer taraftan, bu öğretiler, tümü eşit doğruluğu talep eden propagandalar, hatalar, dikkat dağıtıcılar ve düpedüz yalanlarla sarılmışlardır. Böylece, arayıcı kimse altını pisliğin ve tozun arasında değil, aldatıcı biçimde parlayan sayısız demir piriti parçası (aptal altını) arasında arayacaktır.

Modernlik tarafından getirilen bu radikal değişimlerden dolayı insan varlıkları, sindirim rahatsızlıkları salgınından acı çekmedirler. En kesif seviyede, obeziteden, ülserden, IBS’den (hassas bağırsak sendromu) ve diğer hastalıkların müsibetinden acı çekiyoruz. Daha sübtil seviyede ise, astım, amfizem ve akciğer kanseri bulunmaktadır. Ve daha da sübtil seviyede, ince ve daha yüksek varoluş yönleriyle düşünmek şöyle dursun sıradan şeyler hakkında bile artık daha fazla açıkça düşünemeyen, duyusal verilerin anlamsız ısırıklarıyla uyuşturulmuş, yarı ölü, kafası karışık, bilinçsiz bir kitle vardır. Ve Nietzsche’nin belirttiği gibi, “Artık daha fazla tesir edilemez fakat tepki gösterilebilir, çünkü gerçek eylemin yaratıldığı derin merkez ile temas kaybolmuştur.”

Niçe abimin lafını kendim tercüme ettim ama pek memnun değilim ifadeden. Daha iyi tercüme edilmişini bilen varsa lütfen bizi aydınlatsın.

“Bu üzüntü verici durumlarla savaşmaya başlamak, “modern dünyaya isyan etmek” için, kişi tüm üç seviye kişinin aldığı besinleri düzenlemeye başlayabilir ve dolayısı ile kişi, neyin besleyici, neyin zararlı ve sindirilemez olduğu arasında ayrım yapabilmeyi öğrenerek sindirim yeteneğini güçlendirecektir.  Kişi, yiyeceklerine ve suyuna, havasına ve bilgilerine ve hislerine gereken dikkati verebilir.”

İnsanlara ve kendime bu konularda yardımcı olmak istiyorum. 

Sevgiler.

2 yorum:

  1. Evet evet çok doğru.Niçe'yi ailecek çok severiz.Çok seviniyorum oğlum da yengeç olacak,belki birazcık ağzı bozuk ama bir o kadar akıllı.Yaşasın yengeç erkeği ve bitmek tükenmek bilmeyen paradoksları.

    YanıtlaSil