2 Ekim 2013 Çarşamba

Yarıklı voyvoda

Lisedeydik sanırım, biyoloji dersinde tek hücreli canlılar ve bu tek hücrelilerin organize olarak, doku tarzı daha farklı bir karaktere ve bence ruha sahip olan çok hücreli organizmaları oluşturmaları konulu dersi işliyorduk. Batı biliminin "vorteks" adını verdiği bu oluşumun daha sonra dokuları ve çok hücreli yaşam biçimlerini ürettiği düşünülmektedir diye gidiyordu konu...

Canlıların bu evrim sürecinde bilimin doğru dürüst kanıt bulup cevaplayamadığı, eldeki verilerle de doyurucu tanımlamalar yapamadığı geçiş dönemleri mevcut. Mesela insanın evrimindeki primat ve daha yüksek varlık olan insan arasındaki geçiş; sonra dünya bazlı organik bileşiklerin bir araya gelip hücre yapısı kurmaları ve tek hücrelilerin birleşerek dokusal yapılara dönüşmeleri gibi noktalara bilim, adam akıllı cevaplar veremiyor. Ki bence uzun süreler de veremeyecektir.

Bu serzenişlerden sonra asıl bahsetmek istediğim konuya gelelim. Vorteks dediğimiz bu oluşumu bir küreye benzetelim. Kürenin dış çeperi bizim tek hücrelerimizden oluşuyor. Bu birliğin "osmos" ve "difüzyon" ile sağladıkları iç ve dış basınç farklılıklarının yarattığı bu küre biçimi; bu organizmaya daha önce sahip olduğundan daha farklı ki bence daha ileri bir bilinç getirmiştir. Bu dış çeper zaman zaman açılıp kapanma iradesine de sahip olacaktır. İradesi dışında durumlar da daha çoktur ki neticede normal şartlar altında bir tane organizmamız yok ve bu çok organizmalar farklı farklı bilinç seviyelerine sahiptirler.

İçi ve dışı arasındaki farkı, mahremiyet şemsiyesi altında koruyan bilinç; kendi koruyan yapısında oluşan yarıklar ile isteyerek yada istemeyerek, külli varlığını dış etkilere açmış oluyor. Bu ise bence evrimin motoru olan etkileşim ve adaptasyonun temel dinamiklerinden birisidir. Tabi bu yarıkların boyutları, açılış amaçları, bu yarıklardan akan şeylerin her ne ise içerikleri, güçleri, amaçları; yarığın görevini tamamladıktan sonra başına gelenler, içeride ve dışarıda oluşan tepkimeler gibi konular gözlem, deney, kaza, rastlantı gibi durumlar vasıtası ile incelenmelidirler.

Mevzuatı sadece biyolojik organizmalar çerçevesinde değil, bilinçsel, toplumsal ve ruhsal mecralarda da incelemek mümkündür. Bilincimiz (Freud sağolsun); ilk nefesimizden sonuncusuna kadar iç ve dış etkiler vasıtası ile bir vorteks, bir kabuk oluşturuyor ki altı ile üstü ayrılsın, birbirine karışmadan dengeli bir zihin oluşsun diye hem içgüdüsel hem de toplumsal vasıtalar sayesinde evrim geçiriyor. Ruhumuz da benzeri etmenler ve özellikle bireysel tecrübelerle buna benzer yapılanmalar yaptığını söyleyecek olsam da bu konuda dişe dokunur cümleler kuramıyorum. Lakin bu noktada bireyin düşünce yapısının, hem ruhsal hem bilinçsel yapılanmasının; toplumsal tesirler vasıtasıyla daha katı, daha kalıpsal, statik ya da daha gevşek, daha geniş ve akışkan ya da dinamik yönelimlere doğru biçimleneceğini söyleyebiliriz.

İşin doğrusu; insan varlığı, doğduktan belirli bir yaşına kadar, ebeveynlerinin ve diğer toplumsal yapıların etkisi ile "çoğunlukla", katı, kalıpsal ve statik bir biçimde evrilir. Bireyin bu kesif ve köhne yapıyı fark edip bunu değiştirmeye çalışmasına da günümüzde farkındalık ve kişisel gelişim adı verilmekte ve ciddi anlamda bireyler bu hallerinden dolayı sömürülmektedirler. Çünkü katı, kalıpsal ve statik bir bireyi dışında kapkalın bir kabuğa sahip bir yumurtanın içinde hayal ettiğimizde, ona farkındalık verecek olan tecrübelerin bu kalın kabukta hasarlar, çatlaklar ve en nihayetinde yarıklar meydana getireceği aşikardır. Zaten çoğu filozofik öğreti de kabuğun kırılması metaforu ile bu konuya dikkat çekmektedirler.

Diyeceğim odur ki, yarıklar ve bu yarıklardan akan enerjiler çok sevimli, çok neşeli ve çok pırıltılı görülebileceği gibi aksi de hissedilebilir. Bu konuda ehil olmak için yarığın yarık, akan şeye her ne ise tek bir şey olduğu gerçeği ile yaklaşılmalı, kutupsallık sadece akıntının akış yönüne bakılırken kullanılmalı, süreç incelenirken "triad", üçleme, teslis kullanılarak giriş, gelişme ve sonuç incelenmelidir. Daha farklı sayılara sahip inceleme biçimleri hakkında yakında yazarım.


Saygılar, sevgiler.