30 Ocak 2012 Pazartesi

Geleneğin İncelenmesi I - Doğal ve Doğaüstü Mutluluk


Aşağıdaki yazının orijinali için:


            İtalik kısımlar bana ait yorumlardır.

“Her halükarda, geleneksel öğretilerce bilindiği üzere önemli olan şey, mutluluk ile memnuniyet arasında hangisinin coşkun, hangisinin de hamasi olduğu konusunda ayrımın yapılmasıdır. Ayrım, iki karşıt durum ve iki karşıt insan tipi arasına tekabül eder. Mutluluğun ya da memnuniyetin birinci tipi tabiat düzlemine aittir ve dürtülerin, içgüdülerin, tutkuların ve eğilimlerin dünyasına doğru gerçekleşen edilgenlik tarafından mimlenmiştir. Gelenek, doğal varoluşun, arzu, istek ve hayatı ileriye doğru sürdüren ateşin bir anlık nemlenmesine dayanan arzunun tatminine bağlı olan coşkun memnuniyet gibi temellerini tanımlar. (Bu noktada ateşin nemlenmesi konusunu, dört elementten birisi olan ateş elementinin su elementi davranışı göstermesi olarak açıklayamasam da en azından fikir vermek isterim. Bu konu simya ve astroloji ile ilgilidir. Yakında onlara da ışık tutacağım) Diğer taraftan hamasi memnuniyet, daha üstün bir düzlemden hayata doğru var olmaktan gelen nihai davranışlara eşlik eder.”


“Kontrol edilmeyen tutku tarafından dalgalanan insanlık, kendini kontrol edemeyen keder ile kargaşalıdır, anksiyete ve kuşku sayesinde de savrulmaktadır. Sadece bilge olan, sadece düşünceleri kontrollü ve saflaştırılmış olan kişi, kendine itaat eden ruhun rüzgârlarını ve fırtınalarını var eder.”


DOĞAL MUTLULUK

Halkın büyük çoğunluğunun, tüm zamanlarda ve mekânlarda doğal mutluluğu arzu etmiş olmalarına rağmen, Gelenek öğretiyor ki, her yaşta, bu tarz arzuların ötesine geçmiş ve barışçıl bir kutsanma haline erişmiş olarak tanınan çok az insan olmuştur. Evola, arzunun harekete geçirici dört gücünü şöyle listeler:  

İçgüdü
Öğrenilmesi gerekmeyen doğuştan gelen arzular.
Dürtü
Arzuyu yaratan kuvvetli fikir.
Tutku
Arzuyu yaratan kuvvetli duygu.
Eğilim
Arzu ya da tiksintiye yol açan keyfi hoşlanılan ya da hoşlanılmayan şeyler.

İçgüdüler, dürtüler, tutkular ve eğilimler, doğal insanın dindirmek isteyeceği coşkun arzular yaratırlar. Bu duruma, arzuların tatmininin, mutluluğa neden olduğu inancı daima eşlik eder. Bununla beraber, doğal ya da dünyevi insan bir süreliğine mutluluğu tecrübe edebilir, ateşin sönmesi ile beraber, eşit coşkunluktaki başka bir arzu tekrar tatmin edilme ihtiyacı ile belirecektir. Yani demek istiyor ki nefsin sonu yok, biri biter öteki başlar...

ARZU VE İRADE

Arzunun karşısındaki “etken” ve “edilgen” kuvvetleri anlamak için, çabalama sürecinin açıkça gözlemlenmesi gerekmektedir. “Yeterli Sebep Prensibi” (ya da Nedensellik) bizi, şeyler ve olaylar için bir neden aramaya yönlendirir; örnek olarak bu, matematiksel bir kanıtın ya da dünyadaki şeyler için fiziksel nedenin mantıksal gereksinimi olabilir. İnsan davranışı durumunda bu, kişinin ne yaptığına bir açıklama veren sebep ya da güdüdür.
            Öyleyse kişi bazı sonuçlara erişmek için bir güdü sahibi olacaktır ve “özgür” olduğunun sınırlı hissi ile bu sonuçlara erişmek anlamında seçim konusunda özgürdür. Bununla beraber, davranışlarına hareket veren güdüleri seçmekte özgür müdür? Eğer kişinin bilinci içgüdüleri, dürtüleri, tutkuları ve eğilimleri açısından edilgen durumda ise, sonrasında kişinin davranışları bu faktörler tarafından kendisinden harici olarak biçimlenecektir. Bu daha derin his ile kişi özgür değildir ve kendisi dışında beliren kuvvetlerin esiri durumdadır.

TARAFSIZLIK

“Tarafsızlık, tamamıyla yaşanmış bir tecrübe ile bir arada var olur, soğukkanlı oluş hali daimi olarak hayatın özüne bağlanmıştır. Varoluşsal olarak konuşursak, bu birlikteliğin sonucu, kişinin neredeyse mantık süzgecinden geçirilmiş ve manyetik diyebileceği, ilksel kuvvetler, içgüdü ve doğa dünyasının kendinden geçirici (ekstaz, yakaza) açılışından gelenin kesin karşıtı olan berrak sarhoş olma hissinin en detaylı çeşididir. Bu çok özel berrak sarhoş olma hissinde, kendi haline terk edilmiş kaotik bir dünyada, özgür haldeki varoluş için gerekli olan hayati element seyreltilmiş ve aydınlatılmış olarak görülmelidir.”

J. Evola

Doğaüstü mutluluk ya da “hamasi keyf” ya da “berrak sarhoş olma hissi” tarafsızlığın etkisidir. Tarafsızlık, hayattan geri çekilme ya da vazgeçme ile aynı şey değildir. Aksine, tarafsız olan kişi hayat ile ilgili etken kuvvettir. Kişi artık içgüdülerinin, dürtülerinin, tutkularının ve eğilimlerinin kuklası değildir. Bunun yerine, o farkındalığın merkezindedir, “etkilenmeyen(duygusuz) taşıyıcıdır”, gözlemcidir. İçgüdüler, dürtüler, tutkular ve eğilimler sadece seçenekler haline gelmişlerdir ve kader, gereklilik ya da “ananke” değildirler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder