Gözlem yapan,
sorgulayan, karşılaştıran ve belirli neticelere erişen zekâ ve sezgi
kombinasyonuma göre kültürün, geleneğin, bilimin ve medeniyetin kaynağının
büyük kısmı Hindistan’dadır. Aslında eşdeğer olarak Tibet’te ve Çin’dedir fakat
bu iki bölgenin diğer dünya topraklarına ve oralarda yaşayan insan
topluluklarına erişimi pek de mümkün olmamıştır. Daha izole olmalarından dolayı
geleneksel olarak daha saf ve iyi işlenmiş kültürler yaratmışlardır. Şimdi bazı
teoriler, efsaneler ve hikâyeler diyor ki bu merkezlerden öncesi de varmış.
Misal Atlantis, Mu, Lemurya ya da Hyperborea. Ben bunları bir kenara koymayan
birisi olsam da çok fazla üzerlerinde durmam çünkü zekâ ve sezgi kombinasyonum
bu mecralarda yeterli sonuçlar vermiyor.
Çerçeveyi
biraz daraltıp Hindistana bakmadan önce bundan sonra Hindistan yerine Bharata
ismini kullanacağımı belirtmek isterim. Çünkü adamlar kendilerine bu ismi
vermişler. Aslında Hindu dini dediğimiz şey de esasında Dharma inancıdır.
İngiliz dangalaklığının sonucu India ve Hindu gibi isimlerle beynimiz
yıkanmıştır. Bharata kültürü oldukça verimli nehirlerin arasındaki bereketli
topraklar üzerinde gelişmiştir. Bilimsel olarak insanların beden yapılarına,
ciltlerinin rengine, kafatası yapılarına, genlerinin bileşkelerine bakarsanız
oldukça karmaşık bir yapı ile karşılaşırsınız. Benzeri bir yapı ise Antik
Mısırda karşımıza çıkar. İngilizlerin
böl ve yönet politikalarının bir eseri de Bharata’da beyaz ırk Aryanlar ve kara
ırk Dravidler ayrımında karşımıza çıkmaktadır. Konuyu derinlemesine inceleme
gereği durmayan ve politik ve ekonomik çıkarlar doğrultusunda hareket eden
Breton tandanslı bilim, bu tarz çalışmalar neticesinde “Hint-Avrupa Dil Ailesi”
diye bir saçmalığı da dünyaya yedirmiştir.
Neyse efendim
sonuçta Bharata’da birçok kavim var ve bunlar “artık” birbirinden ayrılamaz
duruma gelmişlerdir. Lakin ki antik Bharata’da hüküm sürmüş kast sisteminde de
kastlar renklerine göre ayrılırlar. Brahmanlar beyazla, Kşatriyalar kırmızı
ile, Vaişyalar sarı ile ve son olarak Sudralar siyah ile temsil edilirler. Kast
dışı olanlar mavi ile damgalanır. Bu söylediklerimden bazılarınız ırksal faşizm
çıkarabilir fakat ben sayıları çok az olan ve ne demek istediğimi anlayanlara
hitap ediyorum.
Bharata
toprakları batıdan çok defa istilaya uğramışlardır. Orta asyadan, pers
topraklarından, arap yarımadasından ve son olarak ta makedonyadan gelen
İskender…
Dharma
inancında biçimlenen tanrılar Asuralar olarak isimlendirilirler. Şeytanlarına
ise Devalar denir. Hâlbuki antik pers’te ise Devalar tanrılardır. Tarihi
bilinmeyen çağlarda Bharata halkları ile Pers halkları savaştıkça onların
tanrıları da efsanelerinde savaşmışlardır. Günümüzde Batı ve Doğu arasındaki
sürtüşmenin temeli buraya dayanır. Ayrıca Bharata’dan batıya gittikçe
Sanskritçenin biçimlenerek değiştiğini görürsünüz ve en son Arapça halini alır.
Kenan ülkesi civarında da kuzeyden gelen rünlerle karşılaşırlar ki bu bambaşka
bir konu aslında. Aynı hareket dini yapılanma için de geçerlidir, Zerdüştlük,
kendi geçmişini kısmen içinde eritmiş olsa da Dharma inancının basitleştirilmiş
halidir. Hakeza yoga gibi namaskar gibi fiziksel uygulamalarda hem Zerdüştlükte
hem de İslamda yer edinmişlerdir.
Neyse efendim
kültür, gelenek doğudan batıya göçünü sürdürürken, Batı ile Doğu arasındaki
sınır da bir o yana bir bu yana ilerlemiştir. Akameniş imparatorluğu sırasında
bu sınır Helen uygarlığının kapılarına kadar dayanmıştır. Sonra İskender bu
sınırı alıp Pamir yaylalarına kadar götürmüştür. Selevkosların bir bakışa göre
durgun ve çürük başka bir bakışa göre de mükemmel medeniyetlerinden sonra bu
Batı-Doğu sınırı gene batıya doğru ilerlemiştir. Aslında Roma İmparatorluğunun
yükselişinin ışığı bu sınırı Pers sınırına kadar götürmüş olsa da Bizans,
İslamın basıncına çok fazla dayanamamış ve neticesinde Osmanlı sayesinde bu
sınır en batıdaki haline erişmiştir.
Bu med-cezir
halinin gidip geldiği alandaki halklara ve kültürlere neler yaptığı ise
sürüklenmeler arasında çoğunlukla yok olmuştur. Şimdi elimizdekilere bakarak, o
uzak geçmişteki olup bitmişlere ancak bazı varsayımlarla yaklaşabiliriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder