Gündeme dair gerçekçi yazılar
yazmamı isteyenler oldu ve son gelişmeler neticesinde bir şeyler yazmanın vakti
gelmiştir diye düşündüm. Bir tez üretimi için tarihten gene bahsedeceğim tabi
ki.
Üretim arzının fazlalığı ve insan
toplumunun çeşitli taleplerinin çekim alanı neticesinde ticaret ve dolayısıyla
ekonomik güç ortaya çıkmaktadır. Biraz fizik bilenler de çekim alanlarının belirli
merkezleri olduğunu hatırlayacaklardır. Ticaret dendiğinde bu merkezler
öncelikle yerleşim yerleri ve daha sonra bu yerler gelişerek şehirler olmuştur.
Bilinen
tarih yazımında büyük ticaret yolları hem toplumları hem de tarihi
biçimlendiren ağır ve sessiz işleyen bir güç olarak karşımıza çıkar. Tabi savaşlar
kadar etkili ve çabuk darbeleri olmasa da savaşların çoğunun da motive edici
temel sebebi olmuştur bu ticaret yolları. Antik çağın en önemli ticaret yolları
ipek ve baharat yolu olarak bildiğimiz karasal ticaret yollarıdır.
İpek
yolu, Antik Çinden başlayarak orta asya üzerinden bir kuzey yolu ile
karadenizin kuzey düzlüklerine ve avrupaya bir güney yolu ile de iran üzerinden
batı asya ve kuzey afrikaya erişen dünyanın en eski ticaret yollarından
birisidir. Geçtiği güzergâh üzerinde şehirler kurulmuş ve bu şehirlerin
ittifakları ile devletler kurulmuştur, tabi güç her zaman yozlaşmayı yanında
getirdiğinden sayısız savaşa sebep de olmuştur. Büyük İskender belki de ipek yoluna hâkim
olmak için yapmıştı o büyük doğu seferini. Moğollar, ipek yolundaki tüm
yerleşim yerlerini hedef almışlarıdır. Örnekler saymakla bitmez fakat şu bir
gerçek ki İpek yolu denizcilik gelişene ve Süveyş kanalı açılana kadar önemini
korumuştur.
Baharat
yolundan bahsetmeden önce baharat kelimesinin Hindistan dediğimiz ülkenin adı
olduğunu bilmek gerekiyor. Aslında hindistan ticaret yolu desek de olur. Yeterli
somut tarihsel belge olmadığından zannımca baharat yolu ipek yolundan daha eski
olup ticaret hacmi olarak bakıldığında daha etkin bir yol olmuştur. Tabi bu
ticaret ağı deniz yollarını da kullandığından antik Çinde devasa ticaret filoları
kurulmasına sebep olduğu iddaa edilmektedir. Bu ticaret ağı için yapılan
savaşlar antik hint vedalarına, Upanişadlara bile konu olmuştur.
Antik
Çin, günümüzdeki bürokratik diyebileceğimiz devlet kavramını ilk icat edip
uygulayan toplum olarak karşımıza çıkıyor. Elde ettikleri ivme ile üretim
fazlalığı oluşturup bunu ticaret ağı ile başka toplumlara ulaştırdılar fakat
kendi siyasi yapılarını eriştirmeye güçleri yetmedi çünkü yol oldukça uzundu. Hem
ipek yolu hem de baharat yolu batı asyada büyük devletlerin kurulup yıkılmasına
yeni siyasi ve teknolojik gelişmelerin birbirini izlemesine ve bunların ortaya
çıkmasına sebep olan felaketlere vesile olmuşlardır.
Gelelim
günümüze, Çin Halk Cumhuriyeti (PRC) “One belt, One road”, yani “Tek kuşak, Tek
yol” adıyla antik ipek yolunu tekrar canlandıracak olan Yüksek hızlı tren ağı
(Tek kuşak) ve bu ağı destekleyerek limanlara erişen otoyolların (tek yol) inşası
projesine başlamış bulunmaktadır. Bunun için ülkelerindeki iki büyük devletin demiryolu
şirketini birleştirerek uluslar arası bir şirket haline dönüştürmüşlerdir. İnşasına
başladıkları beş hatlı yüksek hızlı tren ağı belki de uzay istasyonu kurulması
kadar iddialı ve büyük bir projedir.
Bu kuşak Çinden çıkarak hem kuzey yolu ile Rusya ve Avrupaya hem de güneyden İran üzerinden
Anadoluya ve Kuzey Afrikaya erişecektir. İnşa etmek belki çok kolaydır fakat
asıl sorun bu hattın enerji ihtiyacının nasıl karşılanacağıdır. Tabi bu kuşağın
korunması, enerjisinin sağlanması, bu kuşaktan elde edilecek ticari getiririn
hangi kurallar çerçevesinde oluşacağı, bu kuşağın üzerinden geçen devletlerin
bu konulara nasıl yaklaşılacağı ise kafamı kurcalayan sorulardır.
Rusya hâli hazırda Trans Sibirya hattına sahiptir ama geçtiği güzergâh göz önüne alındığından pek
ticaret hacmi yaratmamaktadır. Rusyanın sıcak denizlere inme politikasının bir
de yeni ipek yolunda söz sahibi olma politikasına evrildiği günleri
göreceğimizi düşünmekteyim.
PRC şu
an orta asya devletleri ile siyasi ve ticari paylaşımı içeren birtakım
anlaşmalar yapmaktadır ve bunu Pakistan ve İran takip edecektir. İran konusunda
sıkıntı yaşamayacağını düşündüğüm PRC’nin Tek kuşağı ortadoğuya eriştiğinde
umarım doğru kararlar alabilecek ülkeler tesis edilmiş olacaktır. Gerçekçi
olmak gerekirse Suriyede süren çatışmaların biraz da bu Tek kuşak ile ilgili
olduğu da söylenebilir. Tabi asıl konu enerjinin paylaşımıdır fakat tek sebep bu değildir.
Gelelim
olası bir Tek kuşağın nasıl işletileceğine; öncelikle deli dumrul misali
hükümetlerin gelecekte ortaya çıkmayacağını kimse garanti edemiyor. Yani ileride
Tek kuşak işletme ücretlerini vergileri değiştirmek isteyen hükümetler ortaya
çıkıp gerginliklere sebebiyet verebilirler. Bu sebepten Tek kuşak, varsayalım
ki beş hattın sağından ve solundan ellişer kilometrelik bir alanı serbest
ticaret bölgesi gibi kabul eden ve tüm geçtiği devletlerin temsilcilerinden oluşan
bir kurul veya meclis tarafından yönetilen, kendi enerjisini sağlayan ve hatta
devletlere enerji satan, kendi coğrafi alanı içerisinde uluslar arası ticareti
rahatlatan bir serbest bölge veya vergi cenneti gibi oluşumlara izin veren ve
daha ileri gitmek gerekirse tüm dünya adına somut kararlar alabilen bir üst
kurum haline dönüşebilir. Çünkü hem
ekonomik güce hem de büyük ihtimalle nükleer santraller ile enerji ihtiyacını
sağlayacağından ve bunu koruyacak askeri güce de sahip olacağından; birleşmiş
milletler gibi pasif değil daha aktif bir uluslar arası kurum haline
dönüşebilir. Bu geleceği bazı büyük devletlerin öngördüğünü düşünmekteyim. Ayrıca
bu durum yeni siyasi yapıların oluşmasına ve bazı kuramların tekrar gözden
geçirilmesine de sebebiyet verebilir.
Rusyanın
Tartus şehrine kalıcı bir üs kurması, Birleşik devletlerin kuzey ırakta yaptığı
yatırımlar, İran devletinin küresel düzeyde daha şeffaf bir devlet haline gelmesi,
uluslararası demiryolu şirketlerinin hem ülkemize hem bölgeye yatırım yapmak
istemeleri ve her şeyden önemlisi orta asya, Afganistan ve İranda modern
küresel bir yapı oluşturma çabaları beni bu konuda düşünmeye sevk etmektedir.
Büyük
devletler bu Tek kuşak üzerinde söz sahibi olmak isteyeceklerdir. Umarım
ülkemiz de bu konuda doğru kararlar alarak hem siyasal anlamda hem de
teknolojik anlamda geri kalmadan oyunun bir parçası olmayı başarır.